Şafiî mezhebini kuran îmamı Şafiî'dir. Adı (Mehmet bin îdris) künyeleri (Abdullah) tır. Gazze şehrinde 767 Milâdi yılında dünyaya gelmiştir, Kureyş kabilesine mensuptur,, îki yaşında iken Mekke'ye getirildi. Bir müddet sonra Medine şehrine gelerek (imam Malikin terbiyesine tevdi olundu. Yedi yaşında iken Kur'anı Kerimi hıfzederek hafız oldu. Devrinin ilimleri kendisine öğretildi. Edebiyata merak ederek şiirler yazmağa başladı. Şafiinin zekâsını gören ulemadan ba¬
şat ona:
— Sen bir Fakih olmağa müstaitsin. Şiir yazmak, büyüklere yakış¬maz. Böyle şeyler vaktini boş yere sarfedenlere göredir, dedi.
Bundan sonra şiir yazmadı. Hattâ bir gün «Eğer şiir ulemanın sanı¬ra noksanlık vermemiş olsaydı, daha mükemmel şair olurdum, diye THT beyit söylemişti.
Bir müddet sonra Yemen'de kadılık eden amcasının yanına gitti. Buradan İrak'a oradan da Mısır'a gitti. Durmadan okuyordu. Kısa bir zamanda ilmini yükseltti. Artık ders vermeğe başladı. Kürsüsünün önü Trinlerce öğrenci ile dolup taşıyordu. Her sözünü öğrencileri derhal zaptediyorlardı. Bu hah' gören imam Malik, Şafiiye:
— Ey genç! Sen fevkalâde bir zekâya maliksin».. Yüksek bir şan «ahibi olacaksın!
Dedi. Bilhassa hadisleri tetkik ederek, bur çok hadis nakletti. Bun¬ları bütün ulema kabul etmiştir. Ulemadan (Abdurrahman bin Mehdi) kendisine bir Fıkıh kitabı yazmasını rica etti. Bu rica üzerine (Usulü Fıkıh) adında beş cilt eser yazdı. Bundan sonra 130 kadar eser telif «ttL Hadis ve fıkıhta üstat olduktan sonra ona (imamı Şafiî) unvanı verildi. Nihayet (Şafiî Mezhebi) ni kurmağa muvaffak oldu.Zekâsına hayran kaldılar. Müşküllerini halletmek için binlerce kişi kendisine müracaat etmekte idi. Derslerini yüksek sesle verirdi. Takrirlerinden kimse usanmaz, onu dikkatle dinlerlerdi.
imam şafi ahlâk hakkında on üç cilt kitap yazmıştır. Kendisi son derece cömert idi. Bir kimse yüzüne baksa, utancından derhal yüzü kıîarırdı. îmam Haınbeli demiştir ki: «Şafiî Mısır'a geldiği zaman tıiema i*e aramızda halledilmemiş bütün meseleleri halletti.» Bir zatta: «Müd¬deti ömrümde bu kadar âlim ve fadıl ile görüştüm, Şafiî gibi âlim ve âkil bir kimse görmedim.» Hakikaten çok zeki idi. Çocukluğunda mual¬limlerinden öğrendiği dersleri arkadaşlarına öğretirdi. Bir hadis bulur-sa«Benim mezhebimdir,» derdi. Bir gün dostlarına:
— Ömrümde nerede olsam cuma gaslini terketmedim. On altı se¬nedir karnımı tamamen doyurmadım, demiştir.
imamı Şafiî'nin mezhebine pek çok kişi girdi. O geceyi üçe ayır¬mıştı. Bir kısmında uyuyor, diğerinde ibadet, diğer kısmında da kitap okurdu. Geceleri yan tarafına yatardı, ilk zamanlarda sakalını kırmızıya, boyarmış, fakat sonradan terketti. Seyrek sakallı idi. Uzun boylu ve yanakları ince, bacakları kalın idi. Ayrıca tib tahsil etmişti. Ok atmada, mahirdi. Attığı okları derhal hedefe isabet ettirirdi.
imam Şafiî'nin çok değerli sözleri vardır. Şu hakimane sözleri kaydedilmiştir. «Dünya ve ahireti arzu eden ilmi rehber eylesin. Ulema¬nın ziyneti ilmi ilmine mutabık gelmesidir. Güzel ahlâka sahip-olan vicdan sahibi, kötü ahlâk sahibi olan alçaklarla anlaşamaz, âkil, hayr ile şerri ayırd edendir. Hiçbir vakit yoktur ki, mütalâa hüzün ve-kederi izale etmesin. Mütalâa kalbin en ince ve en zengin noktalarını uyandırır. Hakikî dost arkadaşının keder ve'sevincine iştirak ederidir. Kibir ve gurur ile tahsil edilen ilimden hayır yoktur. Başa geçmede» önce, ilmini yükselt, hafızada duran bilgiler ilim değildir, ilim fayda, veren bir kudrettir, ilim öyle bir meziyettir ki, sahibi ondan uzaklaşa-maz. Şehevî olanlar, ibadetle meşgul olmalıdırlar. Kalbini nurlu tutmak istiyenler, sefih insanların yanma gitmemelidirler. Mürüvvet imandan gelir, haksız sözleri tasdik edenler riyakârlardır, hakikî dost arkadaşının hatalarını görünce ihtar edendir. Kanaat ruha ferahlık verir. Kendi nefsine merhameti olmıyanların, başkalarına faydası yoktur.»
Imm Şafiî'nin bu şekilde vecizeleri vardır. Mekke fıkarasına on biıt dirhem akça sadaka vermiştir. Kırk yaşında iken elinde bir asa olduğu, halde dolaşırdı. Kendisine sorulduğu zaman:
— Biz dünyada misafiriz, böyle yapmak icap ediyor. Eterdi. Bir gün1 de Ona sordular:
— insan ne vakit âlim olur? inam Şafiî de:
— ilimde yükselenler, kusurlarını daha ziyade anlarlar, işte o za¬man âlim olurlar.
imam Şafiî şunu dostlarına anlatmıştır.
«Medinei Münevvere'ye on dört yaşımda iken gelmiştim. Doğruca Ravzai mutahharaya gitmiştim, imam Malik Hazretleri o aşiyanei sa-adatin bir mahallinde oturmuş, hadisi şerif talim ediyordu. Bir aralık parmağile Hücfei saadeti işaret buyurdular. Derhal vücuduma bir titreme hasıl oldu.» îmam Şafiî misafiri çok sevdiğinden, her zaman,sof¬rasında misafir beklerdi. Bir gün birisi ona:
— Ya îmam devrimizde fenalık çoğalmaktadır; Deyince imam Şafiî:
— Zamanın ne kabahati var. Görülen fenalıkları meydana getiren insanlardır. Bu da ahlâkın ,bozulmasmdan ileri gelmektedir.
Demişlerdir. Kurmuş olduğu Şafiî mezhebi, sünneti şerife ve hadis¬lere dayanmaktadır. Mezhebi İrak'tan ziyade Mısır'da yayılmıştır. Şafiî mezhebi dünyadaki müslümanların yüzde otuz üçünü teşkil etmektedir. Şafiî mezhebi, Mısır, Arabistan, Malaleziya, Horasan, Cad gölü civarın¬da Afrika'da yayılmıştır. Doğu Anadoluda Şafiî mezhebine mensup in¬san çoktur. Şafiî mezhebinin esasları şunlardır. Sünnete riayet hadis demektir. Fıkıhların icmaı hülef anın içtimai demektir. Peygambere varan sünnet kıyasa mukaddem ve müraccahtır. "tabiinin hadisleri hükümsüzdür. Kur'ana, hadislere riayet etmek lâzımdır, îmamı Şafü islâm huku-kunda usul kurmuştur. Fıkıh usulünü ilk kuran îmam Şafiî'dir.
îmam Şafiî 820 milâdiyılında Mısır'da vefat etmiştir. Kabirleri Mı¬sır'da (Frane) mevkiindedir. Cenaze merasimi pek parlak icra edilmiş¬tir. Hadise ait iki eseri vardır. .
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder